Bobby Ellsworth - Vokal
D. D. Verni - Bas
Derek Tailor - Gitar
Dave Linsk - Gitar
Ron Lipnicki - Davul
Tepeye not: Bu yazıyı zamanında Boo!'nun 15 Ekim 2007'deki yirmi ikinci sayısı için yazmıştım.
Bu, Overkill’in bir albümünün tanıtıldığı üçüncü yazı Boo! arşivinde. Bunda 2 yıldır (2008 notu: Bloga eklenirken 2,5 oldu heh heh) en sevdiğim grup etiketini taşımasının da etkisi büyük. Bana kalsa sürekli bu grubun üzerine yazacağım ama o da siz okurlar açısından sıkıcı olur herhalde.
Şimdi, elimizde taptaze, fırından yeni çıkmış bir albüm var. Grubun 15. stüdyo albümü. Kadroda ufak bir değişiklik var, yeni olmadı ama ilk olarak bu albüme yansıyor. Yılların Tim Mallare’si gruptan ayrıldı, yerine Ron Lipnicki geldi davul mevkiinde. The Cursed ziyadesiyle olan Hades-Overkill paslaşmasına bir paslaşma daha Hades davulcusu Ron ile gelmiş oldu (bir ara Hades’i tatmak da şart oldu azizim. Püü rezil oldum şimdi hiç Hades dinlemediğim için heh heh) (2008 notu: Bloga bu yazıyı eklerken Hades'i de dinledim geçen arada heh heh). Gruptaki albüm öncesi değişim sadece elemanla sınırlı değil, Bodog adlı firmayla anlaşma imzalıyor Overkill. Bu firmanın sahibi sanırım Overkill’in ilk yıllarında anlaştığı Megaforce firmasındanmış olsa gerek, Bodog ile olan anlaşmada “Köklerimize döndük heleloy” tarzı şeyler yazıyordu. Ama o ruhu yakalamaları güzel şey. Tabi ki kaybetmemişlerdi, ama yine de tazelenmiş oldu diyeyim. Her ne kadar bu durumda yine gitarların cayır cayır öttüğü bir müzik yapmaları gerekirdi, ama Immortalis buna rağmen taş gibi bir albüm olmuş.
Yine 10 şarkı var albümde. Overkill’in klasiği bu zaten, çoğu albümleri 10 şarkı direkt. Albümün girişi de bir Overkill klasiği. Bu albümle beraber dilime “Overkill girişi” diye bir deyim yerleştirmiş oldum. Bazısı “kendini tekrarlamak” diye adamları suçlayabilir; bense biraz da taraflı baktığımdan “istikrarlılık” diyorum açıkçası. Bu giriş yoğun halde Necroshine’ı hatırlattı bana. Dolayısıyla belki sadece albümün başını dinleyenler için grubu tekrar ile suçlamak mantıklı olabilir, ama albümü sonuna kadar dinleyip, grubun tüm diskografisini ezbere bilmek lazım. Buradan ne sonucu çıkarıyoruz? Overkill, yan grupları da dahil bütün geçmişini bu albümde özetlemiş (D.D. Verni’nin yan grubunu dinlemedim o ayrı). Her bir nota, The Cursed’den olsun, Overkill’in önceki albümlerinden olsun mutlaka bir iz taşıyor tıpatıp aynı olmasa da. “Anaa ben bu rifi hatırlıyorum” dedirtip, sonra kendi çizgisine dönüyor. Üstelik Overkill’in kendi ismini taşıyan serisinin beşincisi de albümün sonunda yerini alıyor. Ama serinin dördüncü şarkısı nereye kayboldu onu anlayamadım. O zaman aradaki benzerlikten dolayı kendi çapımda Evil Never Dies adlı eski dostu bu unvana atıyorum, kendisine bir nevi Overkill IV diyorum.
Bu kadar özet, benzerlik, yıllar sonra Overkill serisinin bir halkasını daha üretmek… Üstelik albüm onbeşinci, beşe bölünebilen düzgün bir sayı. İnsan aslında şüphelenmiyor değil, “üstatların son albümü mü bu yoksa?” diye. Komplo teorisi oldu bu şimdi, ortada hiç resmi bir şey yokken. Tabi bu teorim yayılmazsa kişisel paranoyaklık da denebilir buna. Ama kimsenin istemeyeceği bir şey olduğu kesin.
Şarkılara da değinmek isterim aslında, ama tek tek hepsini saymayı sevmiyorum. O yüzden göze batanları söyleyeyim. Skulls&Bones adlı şarkıda Overkill’den duymaya pek alışık olmadığımız nameler yer alıyor. Hatta değişik geri vokaller de var. İlk başta Derek Tailor ya da (aslında cüsseye göre daha uygun) Dave Linsk dile geldi sandım ama meğer Lamb of God’dan Randy Blythe konuk sanatçı olarak yer alıyormuş. Önyargılı yaklaştığım bir gruptu Lamb of God, Overkill sayesinde bir ara deneyeceğim sanırım. Bir başka göze çarpan şarkı ise Hellish Pride. Özellikle oldukça dile dolanan bir nakarata sahip. Sözler gayet anlaşılır halde. Diyelim ki İngilizceniz yok, sözlerin arkasındaki akorlar da akılda kalıcı. Albümde en çok hoşuma giden şarkı oldu. Bunda biraz da bu aralar takındığım narsist ruh halinin de payı var tabi. Ortada “Cehennemvari bir gururum var!” diye bağırarak dolaşmak egoyu inanılmaz besleyen bir şey. Bu iki şarkının (hatta Overkill V’yi de say üç olsun) dışında diğerleri hakkında ekleyeceğim bir anekdot yok açıkçası.
Immortalis, Overkill’i zaten seviyor olmanız halinde beklediğinize değecek bir albüm. Eğer grubu tanımıyorsanız, zaten muhtemelen sevmezsiniz. Çünkü muhtemelen ya metal dinlemiyorsunuzdur, ya da “ben de metal dinlerim” deyip de dinlediğiniz şeyler aslında gotik melodik abidik gubidik doom metalvari garip şeylerdir. Hatta grupları da sayayım da kavga edelim heh heh: Opeth, Anathema, In Flames, Dark Tranquillity, Nightwish, Blind Guardian falan filan. Bu adam da “ben metal dinliyorum” diyor, en taş death metal ve thrash metal gruplarını dinleyen de “ben metal dinliyorum” diyor. Haksızsam söyleyin, metal bölücülüğüyle falan suçlayın heh heh. Hadi iyi dinlemeler.
- "Devils in the Mist" - 4:34
- "What It Takes" - 4:28
- "Skull and Bones" - 5:54
- "Shadow of a Doubt" - 4:51
- "Hellish Pride" - 5:16
- "Walk Through Fire" - 4:08
- "Head On" - 5:21
- "Chaly Get Your Gun" - 4:28
- "Hell Is" - 4:40
- "Overkill V... The Brand" - 5:36