Metallica - Death Magnetic ~ iki seksen virgül kırk yedi...

Metallica - Death Magnetic

13 Ağustos 2009 Perşembe

James Hetfield - vokal, gitar
Kirk Hammett - gitar
Robert Trujillo - bas
Lars Ulrich - davul

Tepeye not: Bu yazı Boo! dergisinin 36. sayısında yayınlanmıştır, yeni yazmadım eski yazdım.

2008’in en çok konuşulan grubu hiç kuşkusuz Metallica. Yurtdışında AC/DC, Coldplay falan yarışabilir ama ülkemizde başka bir rakip gelmiyor aklıma. Önce konser, sonra albüm, yine sürekli heavy metalle alakası olmayan, sadece onun imajı üzerinden ara sıra prim yapmaya çalışan müzik dergileri bir sürü kapak yaptı. Hangi ay hangi fotoğraf hangi dergide kapak oldu bilemezken, zor zanaat şu ortamda Metallica’yı beğenmek. Anlamıyorum zaten, Radiohead, Coldplay, Muse dinleyen de Metallica dinliyor, Linkin Park, Korn, Slipknot dinleyen de dinliyor, Avril Lavigne, Britney Spears, Madonna dinleyen de… İşi yerelleştirmem gerekirse Serdar Ortaç, Demet Akalın dinleyenler bile dinliyor diyeceğim ama o kadar ileri gitmemiştir durum diye tahmin ediyorum. İşin ilginci, bu saydığım kozmopolit insan topluluğu, Master of Puppets ile coşup, Seek and Destroy ile çakmakları yakıp kaldırabilirken önlerine akran bir başka thrash metal grubu koyunca “ıyy” deyip geri itiyorlar. Anlamıyorum ben bu insanları.

Bu saydığım şeyler yüzünden hep temkinli yaklaşmışımdır Metallica’ya. Ara sıra dinlesem de ayırt edici bir grup değildir benim için. Ama yiğidi öldür hakkını ver, son albümleri hoş olmuş açıkçası. Bak yine temkinli yaklaştım Death Magnetic’e, hatta bu onun üzerine yazdığım ikinci yazı. Ama birincisinde çok yersiz eleştiriler yaptığımdan yeniden yazıyorum işte. Çünkü ilk dinlediğimde hakikaten çok az beğendim. Yani sevdiğim 4 şarkı vardı ve bunun harici ilgimi çekmemişti. İlk iki şarkı amaçsız, dördüncü şarkı piyasaya yönelik, Unforgiven 3 pazarlama kokulu, Suicide & Redemption gereksiz uzun, My Apocalypse da özensiz gelmişti. Yok zamanla yumuşadı aram albümle. Şimdi ara ara sıkıldığım yerler olsa da aramız iyi. Demek ki doğru ruh haliyle dinlemek gerekiyormuş.

Thrash metal adına tembel geçen onca yılın ardından, kimilerine göre zorlama, kimilerine göre içlerinden gelerek tekrar müziklerinde thrash metale ağırlık vermeleri sevindirici bir şey tabi. Bu durumda prodüksiyon koltuğundan Bob Rock’ın gidip yerine Rick Rubin’in gelmesi daha da sevindirici bir şey. Rubin belki dünyayı kurtarmadı, bizim gibi sapına kadar metal insanı değil belki ama Slayer ile yaptığı şeyleri hepimiz biliyoruz. Bu albümde de ben dahil birçok kişinin gözüne çarpan şey müziğin yer yer Slayer’ı hatırlatması. Özellikle ilk iki şarkıda. Hatta daha çok ikinci şarkıda. Sadece müzik değil, James Hetfield’ın sesi bile bazen Tom Araya’yı hatırlatıyor. Gözlerimi kapatınca karşımda Hetfield kellesi yerine Araya kellesi görüyorum ağzı oynayan. Bu iyi bir şey mi kötü bir şey mi bilmiyorum ama bir itirazım yok benim şahsen.

Zaman içinde tek tek şarkılarla da öpüşüp barıştık. İlk iki şarkıdan özür diledim amaçsız dedim diye. “Eyvallah, mühim olan Hatice değil netice” dediler. Sağ olsunlar delikanlı çıktılar. Sonra Unforgiven 3 ile tokalaştık, diğerleri kadar samimi olmadı ama, takdir ettim yine de vokalin kinayeli üslubu beni çekti diye. Ama yine de pazarlama amaçlı bence heh heh. Sonra gittim, The Day That Never Comes çift kişilikli çıktı. Birinci kişiliğiyle pek helalleşemedim ama ikinci kişiliğiyle aramızda sorun kalmadı. Zaten mazlum kendisi, eşşek Number 1 TV daha sert diye tasarruf etmek için kesmiş ikinciyi klibi yayınlarken. Anlattı derdini, dedim “Sen meraklanma, elimdeki tüm medya organlarını kullanıp karalayacağım onları”. Bir sevindi bir sevindi, koşa koşa uzaklaştı. Tabi başımı çok belaya sokmamak için şimdi sadece isminin başına “eşşek” koydum o kadar, çaktırmayın. Suicide & Redemption da ikinci yarısındaki coşum coşum coşulan bölüm sayesinde kendini beğendirdi. Özellikle bir şey başarıp zafer sevincini tadarken oraya denk gelmek muazzam bir duygu. Bizzat yaşadım ben. My Apocalypse da işte hala çikin. Olsun, Betty de çikindi zaten. Yazık şimdi onu da bağra basmamak olmaz.

Neticede albümü alan aldı, dinleyen dinledi… Albümün çıkmasının üstünden bir mevsim geçti. Bu yazı geç kaldı. Ama bildiğin bir şey üzerine ne yazmışlar diye okumak da zevklidir. Uzun yıllar sonra güzel, delikanlı bir albüm yapmış Metallica. Önyargıları biraz kenara bırakın öyle dinleyin efendim. Ne çektiysek bu önyargılardan çektik zaten.

  1. "That Was Just Your Life" – 7:08
  2. "The End of the Line" –7:52
  3. "Broken, Beat & Scarred"– 6:25
  4. "The Day That Never Comes" – 7:56
  5. "All Nightmare Long" –7:58
  6. "Cyanide" – 6:39
  7. "The Unforgiven III" – 7:47
  8. "The Judas Kiss" – 8:01
  9. "Suicide & Redemption" – 9:58
  10. "My Apocalypse" – 5:01

0 adet yorum var.: