Six Feet Under - Bringer of Blood ~ iki seksen virgül kırk yedi...

Six Feet Under - Bringer of Blood

28 Mayıs 2008 Çarşamba

Chris Barnes - Vokal
Steve Swanson - Gitar
Terry Butler - Bas
Greg Gall - Davul

Bu albüme bodoslama dalmak gerekirse, Six Feet Under’ın en groove dediğimiz şeye sahip olan albümüdür Bringer of Blood. Yani böyle yayvan akorlar olacak, müzik dinleyiciye tekme tokat dalmayacak, ama ağırlığı da yüksek olacak. Bu zaten Six Feet Under’ın önceki albümlerinde de olan bir şeydi, ama bu albümde iyice ortaya çıkmış durumda. Tabi bundan benden bile yobaz olan dinleyiciler rahatsız oldu, hele hele Cannibal Corpse zamanından beri Chris Barnes üzerine yobazlık yapanlar SFU’ya sırtını dönerken, bu albümle iyicene “püü” demişlerdir herhalde.

Albümün kaydı baya yüksek bir ses seviyesinde, ayrıca altı da baya dolu. Havada kalmıyor müzik yani. Cisim olsa “ele geliyor” diye tanımlayacağım. “Kulağa geliyor” diye tanımlamak en iyisi. Gitar tonları zaten çok kalın, buna bir de Chris hocanın (biraz daha yaşlansın öyle baba derim heh heh) kalın mı kalın sesi eklenince ağırlığından yenmez bir müzik ortaya çıkıyor. Evet hocamızın vokali de ufak değişikliklerle gelmiş bu albümde. Eskisinden daha az brutal gibi, zaten hiç guttural değil, ama hala tertemiz değil tabi. Hoş, o kadar kalın bir sesi var ki temiz vokalle bile death metal yapabilir diyerek mübalağa yapmak isterim. Ama neticede enfes olmuş bence. Tek kusuru eskisi gibi çığlık duymuyoruz “iiiiğğğğyyy” şeklinde, True Carnage albümünde bolca duyduğumuz gibi.

Şarkıların muhtevası yine bildiğimiz SFU temaları, ölüm, öldürme ve zombiler üzerine kurulu. Zombi kısmı bu sefer işin içine girmiş mi, bakmadım tam olarak ama şarkıların çoğunda, özellikle When Skin Turns Blue’da seri katil havası alıyorum. Bunların dışında hoplayıp zıplamalık çok güzel şarkılar var, en yakın örneğiyse Ugly adlı şarkı. Daha başka özellikle beğendiğim şarkılar açıkçası az evvel dediğim 2 şarkıyı da kapsayan ilk 7 şarkı. Hakikaten bu 7 şarkıdan sonra albümün gidişatı değişiyor gibi biraz. Biraz daha yavaş bir hal alıyor. İlk 7 şarkıda o kadar hoplayıp zıpladıktan sonra durulmak biraz sıkabiliyor, o yüzden belki de şarkı sıralaması tekrardan düzenlense iyi olurdu. Ya da belki de böylesi daha iyi, aralıksız deşarj oluyoruz, sonra dinleniyoruz. Ama buradan son şarkıların kötü olduğu anlamı çıkmasın, sadece çok gaz değiller diğerlerinin yanında yani. Ayrıca son şarkının sonuna bir de bas-vokal-davul üçlüsüyle çalınan kısa bonus şarkı eklenmiş ki, hakikaten güler yüzle olmasa bile havanız yerinde oluyorsunuz albüm biterken.

Bir ara ikide bir dinlerdim bu albümü, dinledikçe bir daha dinlemek isterdim, bu biraz da o dönemki ruh haliyle alakalı. Güçlü yapısı ve hoplama zıplamaya müsait şarkılarıyla bütün heyheylerim üzerimdeyken çok iyi gidiyordu. Bütün stresi söküp atıyordu. Ama daha sonra tekrar biriktiği için albüme tekrar ihtiyacım oluyordu. Böyle ahvallerde kuvvetle tavsiye ederim.

  1. "Sick in the Head" − 4:11
  2. "Amerika the Brutal" − 3:01
  3. "My Hatred" − 4:22
  4. "Murdered in the Basement" − 2:19
  5. "When Skin Turns Blue" − 3:27
  6. "Bringer of Blood" − 2:54
  7. "Ugly" − 2:58
  8. "Braindead" − 3:44
  9. "Blind and Gagged" − 3:09
  10. "Claustrophobic" − 2:50
  11. "Escape from the Grave" − 3:58

0 adet yorum var.: